Reel sektörün finansal açıdan sağlamlığı, ekonomik aktivitenin ve finansal istikrarın desteklenmesi ve sürdürülebilirliği açısından önem taşımakta. Bu nedenle sağlıklı ve güvenilir veriye erişimin öneminin küresel krizin ardından arttığı ve uluslararası platformlarda reel sektörü de içeren veri raporlamalarına ilişkin çalışmaların yoğunlaştığı görülüyor.
Ülkemizde reel sektör firmalarıyla ilgili temel veri kaynakları yaklaşık üç milyon firmayı kapsayan Girişimci Bilgi Sistemi ile dokuz binden fazla firmaya ilişkin veri içeren TCMB Sektör Bilançoları veri tabanlarıdır. Bu veriler yıllık bazda, sektör ve firma ölçeği ayrımıyla yayımlanmakta. Reel sektöre ilişkin daha güncel ve sık frekansta veriye ise BİST’e kote firmaların kamuoyuna açık bağımsız denetim raporlarından ulaşılıyor. Firmaların konsolide bazda döviz varlık ve yükümlülükleriyle yurt dışı finansal borçlarına ilişkin verileri ise aylık bazda TCMB tarafından yayımlanmakta. Uluslararası karşılaştırmalarda ise genelde BIS ve IMF gibi kuruluşların istatistikleri kullanılıyor.
2008 yılındaki küresel krizin ardından gelişmiş ülkelerin genişlemeci para politikalarıyla küresel likidite artarak gelişmekte olan ülkelere (GOÜ) yöneldi. Böylece bu ülkelerde finansmana erişim açısından elverişli bir ortam oluştu ve reel sektörün finansal borçları milli gelire göre kayda değer bir artış gösterdi. Türkiye’de ise toplam firma borcunun milli gelire oranı 2008 yılına göre artış göstermekle birlikte, mevcut seviye emsal ülkelerin ortalamasına yakın seviyelerde. Gerek ekonomik aktivitenin devamlılığı gerekse finansal kesimin maruz kaldığı kredi riskinin gelişimi çerçevesinde reel sektörün borçlanma yapısındaki gelişmelerin yakından takibi büyük önem taşıyor.
Bilançosundaki finansal borçlara kıyasla reel sektörün güçlü bir özkaynağa sahip olması, olası iç ve dış finansal dalgalanmalara karşı dayanıklılığın ana belirleyicisi olarak dikkate alınıyor. BİST’e kote reel sektör firmaları örnekleminde, özkaynaklar firma aktiflerinin yüzde kırkından fazla paya sahip olup, bu durum olası kur kaynaklı risklerin karşılanması anlamında olumlu bir gösterge olarak değerlendiriliyor.
Türkiye’de reel kesimin finansal yükümlülüklerinin ağırlıklı olarak uzun vadeli olması, faiz oranı ve döviz kuru oynaklıkları nedeniyle meydana gelebilecek riskleri sınırlamakta, kârın finansman giderlerini karşılama kapasitesi de finansal borçları çevirmede reel sektöre ek bir koruma sağlamakta. Ayrıca, reel sektör yabancı para borçluluğunun önemli ölçüde büyük ölçekli firmalarda yoğunlaşması, reel kesimden kaynaklanabilecek finansal istikrara dönük riskleri sınırlayıcı bir diğer faktör olarak not edilebilir.